Murat Kendugan
Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı Nedir?

Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı kitabı dünya genelinde 25 milyondan fazla kopya satmış, 40 dile tercüme edilmiş bir eğitim. Ben de bu eğitimi Türkiye ve Kanada Genel Müdürü’nden Barcelona’da yapılan bir eğitim ile aldım. 5 günlük Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı eğitimi Stephen Covey ortaklığı ile kurulan Franklin Covey danışmanlık firmasına ait en popüler kişisel gelişim eğitimlerinden biriydi. Barış Özcan, ZihinX ve Haluk Tatar gibi kanallar gibi ben de bugün sizlerle bir kişisel gelişim eğitimi paylaşmak istedim. Değeri yaklaşık 2,335$ olan bu eğitimde öğrendiklerimle beraber size nasıl kişisel gelişim pratiği yapabileceğinizi de anlattım. Umarım Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı özet sunumum sizler için faydalı olur.
#KişiselGelişim #Eğitim #7Alışkanlık
Videoma bir beğeni ve yorum bırakarak bana destek olabilirsiniz. Yeni videolardan ücretsiz haberdar olmak için de Abone ol butonuna tıklamanız yeterli :)
2015 yılında İstanbul Üniversitesi’nden mezun oldum. Vergi danışmanlığı, teknoloji ve hızlı tüketim alanlarında çalışan 3 şirketten güzel teklifler aldım. Benim için en cazibi hızlı tüketim şirketinin sunduğu kariyer programıydı. Çünkü, yurt dışında 10 kişiye eğitim ve 1 kişiye de çalışma imkanı sunuyordu. Sonradan öğrendiğimize göre programa tam 1,600 kişi başvurmuş. Yurt dışında çalışacak o kişi ise eminim çok şanslı biri olacaktı. Önce ilk 10 kişi açıklandı. Yönetici Adayları içerisinde ben de vardım ve 1 haftalığına Barcelona’ya gittik.

Bolca gezdik, yedik ve Suresh isminde bir adamla tanıştık. Suresh, Franklin Covey danışmanlık şirketinin üst düzey yöneticilerindendi ve sayısız kişisel gelişim eğitimi vermiş, oldukça tecrübeli bir eğitmendi. O dönem ben inanamamıştım ve telefonumu çıkarıp Franlin Covey nedir, bu adam ne anlatabilir diye merakla bakmıştım. O zaman gördüğüm rakamları tam hatırlamıyorum ama güncel verilere göre bu eğitimin kitabı tam 40 dile tercüme edilmiş. 25 milyon kopya satmış ve 1.5 milyon kişide sesli kitap olarak almış. 2 günlük eğitim programı şuan tam 2.335 dolar yani güncel kur ile 18.000TL civarında.
Bu eğitimin ismi Etkili İnsanların 7 Alışkanlığıydı. Neden bize başarılı insanları değil de etkili insanları anlatıyorsunuz diye sorduğumda Zihnimin Kıvrımları’nda Serdar Kuzuloğlu’nun kelime ve kavramları irdelediği gibi önce biraz duraksadılar ve şuna benzer bir şeyler söylediler.
Tabii o zaman daha çılgın zamanlar, sınıfta kalktım ayağa dedim hocam bu etkili insan dediğiniz kişi nasıl biridir?
“Bağımsızdır ama başkalarıyla bağları kuvvetlidir; sürekli gelişim içerisindedir ama dinlenmesini de iyi bilir.” dediler.

Tahtaya da şöyle bir şekil çizdiler ve anlatmaya başladılar.
Bağımsız bir insan olmak için 3 alışkanlığı benimsemeniz gerekiyor.
Proaktif Olun!
İlk alışkanlık için The Platform filmini izlemenizi öneririm. Film bir mekanizma içerisinde geçiyor. En üst katta harika bir sofra hazırlanıyor ve yüzlerce katlı bir binadan yavaş yavaş aşağıya doğru iniyor. Üst kattakiler diledikleri gibi yerken alt katlara pek yiyecek bir şey kalmıyor. Bazı insanlar sistemi olduğu gibi kabul edip yukarıdakilerden şikayet ediyor, bazıları aşağıdakilere hakaretler ediyor. İşte bu elindeki duruma odaklanan, hayatı duygularına göre yaşayan ve etki alanlarından çok ilgi alanlarına odaklan insanlara “reaktif” deniyor. Hayata karşı tepkililer. Örneğin; size kötü davranan bir yöneticiyi düşünün. Kontrolü elden bırakamadığı için tüm sunumları kendi yapıyor. Bu duruma üzülüp, arkadaşlarınızla bu kişiyi çekiştirebilirsiniz ya da kontrolü neden bırakmadığını anlamak için bu kişiyi gözlemleyebilirsiniz. Bu süre içerisinde çalıştığınız şirkette etki alanınızı genişletmek için insanlara yardımcı olabilirsiniz. Göreviniz olmasa dahi fedakarlıkta bulunup arkadaşlarınızın başarısını destekleyerek vazgeçilmez bir konuma gelebilirsiniz. Etki alanınız genişledikçe ve birlikte çalıştığınız kişiyi daha iyi anlamaya başladıkça kariyerinizi daha ileri bir noktaya taşıyabilirsiniz. İşte bu şekilde yapıcı yaklaşımda olan kişilere ise “proaktif” deniyor. 7 alışkanlığın temelini “proaktif yaklaşım” oluşturuyor.
Sonunu Düşünerek Hareket Edin!
Dünya’daki tüm bilgiyi organize etmek ve bilginin her yerden erişilebilir ve kullanılabilir olmasını sağlamak.
Bu cümle Google’ın misyonunu anlatıyor yani şirketin ne için var olduğunu özetliyor ve şu 3 soruya cevap veriyor.
Kim için? (Dünya’ya hizmet ediyor)
Ne yapıyor? (Bilgiyi organize ediyor)
Nasıl farklılaşıyor? (Herkes için erişilebilir ve kullanılabilir hale getiriyor)
İşte tıpkı şirketler gibi bizlerin de bir var olma sebebine ihtiyacımız var. Bunun için de cevaplamamız gereken 2 soru bulunuyor.
Hedefim nedir?
Değerlerim nelerdir?
Hedefler yaşam tarzınıza ve hayattan beklentilerinize göre çok değişecektir. Bu konuda sizinle birebir tanışmadan fikir vermem pek mümkün değil ama değerler konusunda internette ufak bir arama ile
Bu arada kişisel misyonunuzun da zamanla değişeceğini unutmayın. En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir. Sizi iyi ya da kötü bir yola sürükler tecrübe kazandırır. Konfor alanınızdan çıkmak için de sanki hiç değişmeyecekmiş gibi körü körüne bağlanacağınız bir misyon cümleniz olmalı.
“Hayat yolculuğumda eğlenmek ve hatalarımdan öğrenmek.”
Virgin Airline’ın kurucusu Richard Branson’ın misyonu mesela ve hayatına baktığımızda bu cümleyi sonuna kadar yaşadığını görüyoruz.
Sizin de bir misyonunuz olması ve hayatınızı buna göre şekillendirmeniz önemli.
Önemli işlere öncelik verin!
Biri size zaman yönetimi dediğinde çok büyük ihtimal şu 2 şeyden birini örnek verecektir.
Bunlardan ilki yukarıda gördüğünüz büyük ve küçük taşların kavanoza yani 24 saatimize doğru şekilde konulduğunda bolca yer olduğunu gösteren örnek.
Diğeri ise 34. Amerika Başkanı Eishenhower’ın zaman yönetim matrisi olacaktır. Gelen bilgileri iki soru ile değerlendirmenizi isteyen bu model şunları soruyor: Bu iş önemli mi? Acil mi?
Eğer bir iş önemli ve acil ise “bir an önce yapılmaya başlanmalı”, önemli ve acil değilse planlama yapılmış. Önemli değil ama acil ise başkasına devredilmiş ama kontrol elden bırakılmamış. Acil ve önemli değilse de tüm diğer işler bittiğinde yapılmasına karar verilmiş. Burada kafa karıştıran konu genellikle bir iş önemli ama acil değilken diğer bir iş acil ve önemli değil ise hangisine öncelik verilmesi gerektiği. Eisenhower’a zamanımız sınırlı olduğu için önemli ve acil alanını olabildiğince boş bırakmamız gerekiyor. Yani buradaki işleri mutlaka bitirmeliyiz ki birikip ciddi sıkıntılar yaşamayalım. Eğer bir iş önemli ise ve bir süre yapılmazsa aciliyet kazanacaktır. Bu nedenle önceliği önemli ama acil olmayan işlere verip, önemsiz ve acil işleri üçüncü sırada yapmak öneriliyor. İlk işe başladığımda bu konudan ben de ciddi sıkıntı yaşamıştım. 3 kişi çalıştığımız 2 arkadaşımız işten ayrılmış ve çalıştığım departmana 2 büyük sorumluluk gelmişti. Aynı anda 2 bilgisayardan çalıştığım çok yoğun dönemlerdi ve Eisenhower matrisi bu 1 senelik dönemi atlatmam için bana çok yardımcı olmuştu.
Özetle bağımsız bir insan olmak için ihtiyacımız:
Proaktif olmak
Sonunu düşünerek bir işe başlamak
Önemli işlere öncelik vermek
Başkaları ile bağlarımızı kuvvetlendirecek 3 alışkanlığımız yani “Dayanışma” özelliklerimizi geliştirecek yaklaşımlar ise şu şekilde:
Kazan-Kazan
Yoldan karşıya geçmek, alışveriş yapmak, iş görüşmesi ve insanlarla çalışmak müzakere gerektirir. İki arabanın hiç düşünmeden aynı anda yola çıktığını düşünün, ne olur? Belki de insanların yaralanacağı ciddi bir kaza. Her gün hayatımızda bunun gibi sonuçlar oluşturabilecek 3 ile 7 arasında müzakere yaşıyoruz ve birçoğunun farkına bile varmıyoruz. FBI için uzun yıllar arabuluculuk yapmış. Teröristleri ve soyguncuları ikna etmiş bugünse dünyanın en büyük şirketlerine danışmanlık veren Chris Voss’a göre uzlaşmanın temel prensibi insanlara evet dedirtmek değil, doğru olduğunuzu hissettirmektir. Bunun için de eğitim bizi müzakerelerimizde iki tarafında kazançlı çıkacağı yöntemler araştırmaya davet ediyor. Birisinden bir şey isteyeceğinizde önce sorular sorun ve karşı tarafı anlamaya çalışın. Kişinin ve konuştuğunuz kurumun ihtiyaçlarını belirleyin buna karşılık kendi isteklerinizi de nasıl birleştirebileceğinize yönelik yöntemler geliştirin. Avantajı ne kadar elinizde tutarsanız tutun, karşı tarafında hedeflerine ulaşmasına destek olursanız uzun soluklu daha güçlü bağların kurulduğunu göreceksiniz. Dördünce alışkanlığımız olan “Kazan-Kazana odaklanmak” da tam olarak bu öneriyor. Etki alanımızı genişletmek için birlikte kazandığımız işlere odaklanmamız şart. İki tarafında kazançlı çıkacağı bir ortam oluşturabilmek içinse beşinci alışkanlığın önerdiği gibi;
Önce anlamaya çalışın, sonra anlatın.
Hayata filtrelerle baktığımızı fark ettiniz mi? Birini dinlerken kültür, dil, değer, inanç, davranış ve beklenti filtrelerimizden geçiriyoruz. Farklı kurallarla hayatı yaşıyoruz ve buna karşılık kendimizi farklı ifade ediyoruz. Eğer filtrelerimizi genişletmezsek asla konfor alanımızdan çıkamayız. Bunun için empatik dinleme pratiği yapabiliriz.
Empatinin sözlük tanımını hatırlamak gerekirse:
Bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durum veya davranışlarındaki motivasyonu anlama ve içselleştirmeye Empati ya da diğer adıyla duygudaşlık denir.
Bu duyguları anlamak için de pratik yapmamız gerekiyor. Eğer vaktiniz varsa yanınıza birisini alıp 90 saniye boyunca lafını hiç kesmeden konuşmasını isteyin. Sonrasında bu kişinin ne hissettiğini ve ne anlattığını tekrar bu kişiye anlatarak teyitleşin. Önce anlatıcının sizin dinleme yeteneğinizi değerlendirmesini isteyin sonrasında da siz anlatıcıya konuşmasını geliştirmesi için gözlemlerinizi paylaşın ve anlatıcı ile dinleyici olarak yer değiştirin.
Bununla beraber dinlemenin işin yalnızca yarısı olduğunu ve anlaşılmak için de karşı tarafın duygu durumunu fark etmenin önemli olduğunu unutmayın.
Sinerji Oluşturun!
Yazının başında Barcelona’da 10 kişi eğitim aldığımızdan ve 1 kişinin de Hollanda’da çalışacağından bahsetmiştim hatırlıyor musunuz? 2016 yılında Hollanda’da 6 haftalık çalışma fırsatı bulan ve şirketin 159 ülkedeki faaliyetlerinden sorumlu Genel Müdür ile tanışan kişi ben oldum. Hatta o dönem hafta hafta neler yaşadığımı anlattığım bir video serisi de yayınlamıştım. Eğer bu seriyi izlemek isterseniz de aşağıda bulunan videoya tıklayabilirsiniz.
20 ülkenin katılacağı küresel pazarlama zirvesi organize etmiştik. Facebook’dan Google’dan insanlar katılmış ve bizimle dijital dünyanın trendlerinden bahsetmişlerdi. Buradan çıkan fikirlerle de markanın dijital pazarlama rehberini oluşturmuştuk. Hintlilerin mizahtan, Brazilyalıların renklerden, Türkiye’nin duygulardan hoşlandığı sonuçlarına ulaşılmıştı. Marka konumunu yakın zamanda değiştiren marka farklı insanların da katkısı ile ciddi ve anlamlı bir değişime girmişti. Bunun sonucunda da istenilen hedeflere ulaşılmıştı. Şimdi düşünelim. Bu 20 ülkenin katılımcıları olmasa ve insanlar fikirlerini paylaşmasaydı. Böylesine başarılı bir konumlandırma oluşturulabilir miydi? Bunun cevabı hayır ve bu 20 ülkenin katkıları sonucu ortaya çıkan çalışmaya “sinerji” deniyor. Sinerjiyi anlatan en basit formül ise 2+2=5 şeklinde gösteriliyor. Farklı konularda tecrübeli insanlar doğru noktaya odaklandığında kendilerinden çok daha büyük bir şey başarabiliyor. Bugün bunun için şirketlerde uzmanlar bulunuyor. Satın almak alanında, pazarlama alanından, finans alanında uzmanlar sayesinde organizasyonlar çok daha hızlı gelişiyor ve müşterilerine daha iyi ürünler sunuyor. Altıncı alışkanlık da bize insan ilişkilerinde sinerji aramamızı ve birbirimize değer katmamızı öneriyor.
Şimdiye kadar bağımsız olduk ve diğer insanlarla nasıl bağ kuracağımızı gördük. Bu altı alışkanlığı sürekli geliştirmek hayat boyu süren bir çaba gerektiriyor. Bunu sürekli gelişime devam ederken, tüm bu alışkanlıkları çepeçevre saran son özelliğimiz ise “baltayı bileyin” diyor. Çünkü hepimizin zaman zaman zihnen, fiziken ve ruhen dinlenmeye ihtiyacı oluyor. Bunun için sizinle bir baltacının hikayesini paylaşmak istiyorum.
Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim. Yeni videolar her Pazar sabah saat 9.30’da Barış Özcan videolarının hemen arkasından yayınlanmaya devam edecek. Tabii beraberinde blog yazılarımız da gelecek. Beni desteklemek için kanalıma abone olup, videolarıma yorum ve beğeni bırakabilirsiniz. Kanalıma abone olmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Sevgili ŞİRKET! Tekrar görüşene dek, kendinize çok iyi bakın. Hoşça Kalın!