Murat Kendugan
Dünyanın En Pahalı Sandviçi 1.500 Dolar!

Dünya'nın en pahalı sandviçini hazırlayan Andy aslında bugün hepimizin marketlerden kolaylıkla 10-15 TL'ye satın alabileceği bir sandviç hazırlıyor. Ancak, her şeyi sıfırdan üretmeye çalıştığı için 1.500$ ve 6 ay harcaması gerekiyor. Her Pazar sabah saat 9.30'da yayınlanan videomda bu hafta neden marketlerdeki sandviçler bu kadar ucuzken Andy'nin sandviçi bu kadar pahalı "Ölçek Ekonomisi" teorisi üzerinden anlattım.
Videoma bir beğeni ve yorum bırakarak bana destek olabilirsiniz. Yeni videolardan haberdar olmak için de Abone ol butonuna tıklamanız yeterli :)
Bir sandviç düşünün içerisinde biraz mayonez, peynir, turşu, domates, soğan ve tavuk bulunuyor. Fiyatı ise 1.500 dolar yani neredeyse 10.500 TL. Ancak Guinness Rekorlar kitabının güncel verilerine baktığınızda ise Dünyanın en pahalı sandviçi bir zamanlar Marilyn Monroe ve John F. Kennedy’nin eşi Jackie Kennedy’nin uğrak mekanı olan Serendipity 3 restoranına ait görünüyor. Bu restoran 1954 yılından beri New York’da hizmet veriyor. Quintessential Grilled Cheese (Dünya’nın en pahalı sandviçi)’nin içindeyse 24 karat altın parçaları, truffle mantarı ve çok nadir bulunan İtalyan peynirleri yer alıyor. Güncel fiyatı 214 dolar (1.500 TL). Peki, nasıl oluyor da ilk sandviç diğerinden daha pahalı oluyor? Cevap üretim aşamalarında gizli.
Insanlık tarihini incelediğimizde ilk defa 12.000 yıl önce; 3 hafta çalışan bir kişi ailesine uzun süre yetecek besini elde edebilir hale geldiğini görüyoruz. Önceleri ufak gruplar halinde yaşayan insanlar 25-50 kişinin yaşadığı klanlar halini alarak yaşamlarını devam ettirmeye başlamış. Çok uzun bir sürenin ardından ilk defa, kaynak sıkıntısı olmadan yaşamaya başlamışlar. Tarım ile birlikte yerleşik hayata geçilmiş ve takas ticareti başlamış. Meslekler ortaya çıkmış.
18. yüzyıla gelindiğinde Dünya’da ulusal devletler konuşulmaya başlanmıştı. Sanayi Devrimi ve Fransız İhtilali’nin etkisi ile değişim rüzgarları esiyordu. Bu dönemde modern ekonominin kurucusu olarak anılan Adam Smith Ulusların Zenginliği isimli bir kitap yayınladı ve üretim şeklimizi neden değiştirmemiz gerektiğini şu şekilde anlattı.
Herkesin satın alabileceği araçlar üretmeyi hayal eden Henry Ford bu düşünceyi benimsedi ve fabrikasında üretim bantları kurdu. Günlük 20-30 araç üretiyorken binlerce araba üretmeye başladı. Düşünsenize aynı miktarda elektrik harcıyorsunuz, aynı miktarda maaş ödemesi yapıyorsunuz ve karşılığında 20 yerine 1.000 ürün elde ediyorsunuz. Bu sayede ürettiğiniz araç başına maliyetleriniz düşüyor. Çok daha uygun fiyatlı ürünler satabiliyorsunuz. Henry Ford’un yaptığı ama bizim sandviç üreticisi Andy’nin yapamadığı bu şeye “Ölçek ekonomisi” deniyor.
Sözlük tanımı ile: Bir üretim ya da hizmetin daha fazla ya da geniş çaplı gerçekleştirilmesi durumunda birim maliyetinin düşmesi ve maliyet avantajı getirmesi durumudur.
Eğer Andy günümüzdeki sandviç üretim tesisleri gibi günlük 1000 sandviç üretiyor olsaydı muhtemelen tanesini 10.5 TL’ye satıp üzerine bir de kar elde edecekti.
Ölçek ekonomisi’ni maliyetlerinizi indirmek için düşünebileceğiniz gibi elinizdeki bütçe ile daha iyi işler yapmak için de uygulayabilirsiniz. Diyelim ki elinizde 277 milyon dolar var ve 2 film projenizi bir anda 3 filme uyarlamanız isteniyor. Seti kur, oyuncuları getir derken masraflar bir anda artabilirdi. Ancak bunun yerine Peter Jackson şöyle bir şey yaptı.
18.03 – 18.42
Sonuç olarak, 277 gün gibi kısa sürede çekilen 3 film dünya genelinde 800 ödüle aday gösterildi ve 475 ödül kazandı. İlk film Titanic’ten sonra 1 milyar dolar gişe rekorunu kırdı. Toplamda 2,9 milyar dolar kazanıldı ve bir efsane doğdu.
Yüzüklerin Efendisi’nin başarısının sebebi yalnızca iyi yönetilen bir bütçe olmadığı gibi ölçek ekonomisi de yalnızca kısa sürede çok iş yapma anlamına gelmiyor. Firmanızı ölçeklendirmek için 4 alanda kendinizi değerlendirebilirsiniz.
İlk madde: Satın Alım Süreci
Büyük miktarlarda satın alabileceğiniz ürünler var mı? Örneğin bir makarna fabrikasını düşünelim. Hemen her makarna aynı makarna hamurundan üretiliyor, ambalaj kağıtları ise aynı materyallerden kesiliyor. Ne kadar farlı şekilde ürünler üretilse de hamur için un, yağ, tuz ve su toplu şekilde alınabilir. Ambalaj kağıtları da aynı şekilde topluca alınarak baskı maliyetleri düşürülebilir.
İkinci madde: Pazarlama Yaklaşımı
Maliyetleri yönetmek ve benzer ya da ilişkili ürünleri tanıtmak için reklam filmlerinde birden çok ürün ön plana çıkarılabilir. Örneğin bir şekerleme firması iseniz naneli ve meyveli ürününüzün reklamını tek bir filmde yaparak reklam filmi üretim ve gösterim maliyetlerinizi düzenleyebilirsiniz.
Üçüncü madde: Finans
Firmalar büyüdükçe sahip oldukları varlıkların değeri de artıyor. Bu da bankalardan daha ucuza finansman bulmalarına ve rakiplerine göre işlerini daha uygun fiyata geliştirmelerine destek olabilir. Eğer ufak bir dükkan işletiyorsanız ve çevrenizde birleşerek riski dağıtabileceğiniz başka arkadaşlarınız varsa birlikte bir çatı firma kurarak bankaların riski dağıtmasını ve sizlere daha uygun fiyatlı krediler sunmasını sağlayabilirsiniz.
Dördüncü madde: Teknik Uzmanlık
Henry Ford örneğinde olduğu gibi araba yapımında bir kişi bir işi yapmaya başladığı için hem ürünlerin kalitesi artmış hem de 20-30 araç üretiyorken binlerce üretmeye başlamışlar. Bu nedenle çalışanlar arasında sabit görev dağılımı yapılarak bir işte uzmanlaşmaları ve daha hızlı, daha kaliteli iş yapmaları sağlanabilir.
Yazımı bu noktaya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Eğer kanalıma abone olup zili aktive ederseniz çok sevinirim. Çünkü abonelerime özel gizli bir videoyu birazdan sizlerle paylaşacağım. Bu şekilde siz de ölçek ekonomisini bir vaka ile gerçek hayat pratiğine dönüştürebileceksiniz. Eğer kanalıma abone olup zile tıkladıysanız tam şuradaki videoya giderek gizli videoyu izleyebilirsiniz.
Dünya’nın en prestijli danışmanlık firmalarından Boston Consulting Group’a göre ise “Ölçek Ekonomisi” yaklaşımı hemen herkes tarafından anlaşılmış ve görevini tamamlamak üzere. Yapay zeka ve robotik gelişmelerle birlikte Ölçek Ekonomisi’nin yerini emin adımlarla “Öğrenme Ekonomisi” almaya başlamış durumda.
Öğrenme ekonomisi yaklaşımı ile otomatizasyon yapılarak monoton işlerin daha ucuz ve kaliteli yapılması sağlanırken Netflix, Youtube, Tiktok gibi uygulamalarda karşılaştığımız yapay zeka algoritmaları sayesinde doğru ürünü doğru kullanıcı ile buluşturabilir hale geliyoruz. Ancak bunu yalnızca dijital ile sınırlamamak gerekiyor. Basit bir kahve dükkanı, bakkal, terzi ve eczane de bu yaklaşımdan faydalanabilir. Bunun için veriyi kayıt altına alan, takip eden, okuyan ve gerekli noktalarda otomatize ettiğimiz iş modelleri oluşturmamız gerekiyor. Gelecek adım adım geliyor. Peki, “Öğrenme Ekonomisi” gerçek olduğunda bizim başımıza neler gelecek? Bu sorunun cevabını ise geçmişte Ruhi Çenet’e atıfta bulunduğum bir videomda vermiştim.
Dilerseniz yukarıdaki linke tıklayarak bu videoya göz atabilirsiniz diyorum ve bu şekilde bir videonun daha sonuna geliyoruz. Eğer videomu beğendiyseniz beğen butonuna tıklamayı, yorum yapmayı ve kanalıma abone olmayı unutmayın. Yeni videolar Barış Özcan videolarının hemen arkasından her Pazar saat sabah 9.30’da gelmeye devam edecek. Sevgili Şirket! Şimdilik benden bu kadar tekrar görüşene dek kendinize çok iyi bakın, hoşça kalın!
Kanalıma abone olmak için tıklayın.