top of page
  • Yazarın fotoğrafıMurat Kendugan

Black Friday Nedir?


Black Friday, Kara Cuma, Şahane Kasım, Efsane Günler, Efsane Cuma, Muhteşem Cuma, Müthiş Cuma, Bitmeyen Cuma eee... sonuncu sanki pek olmamış gibi... Yılın yine o ismini koyamadığımız indirim günleri geldi. Ekranlarda ünlüler ve bitmek bilmeyen kaydır gitli storyler. Aman Cuma’ya kara demeyelim de ne dersek diyelim mantığıyla bir türlü isminde ve tarihinde anlaşamadığımız Kasım indirimleri de yurt dışından aldığımız diziler gibi. Bizden bir şeyler eksik. Black Friday ne zaman ve Black Friday nedir soruları artık biraz klasik sorular arasına girmeye başladı. Kasım indirimlerine gerçekten ihtiyacımız var mı? Black Friday indirimi gerçek mi ve Black Friday Alışverişim videoları gerçekten alışveriş kararlarınız için faydalı mı? Black Friday hakkında tüm gerçekler videomuzda :)


#blackfriday #indirim #efsane


Videoma bir beğeni ve yorum bırakarak bana destek olabilirsiniz. Yeni videolardan ücretsiz haberdar olmak için de Abone ol butonuna tıklamanız yeterli :)


Yılın yine o ismini koyamadığımız indirim günleri geldi. Ekranlarda ünlüler ve bitmek bilmeyen kaydır gitli storyler.


Aman Cuma’ya kara demeyelim de ne dersek diyelim mantığıyla bir türlü isminde ve tarihinde anlaşamadığımız Kasım indirimleri de yurt dışından aldığımız diziler gibi, dışardan bakınca çok benzer ama içine bakınca kaportada ciğer ameliyatı...


Amerika, Kanada ve İngiltere’de Şükran gününden hemen sonra başlayan Black Friday’le ilgili şöyle bir rivayet dolaşır. Elinde mal kalan ve zarar eden firmalar büyük indirimler yaparak kırmızı olan finansal statülerini siyaha yani pozitife çevirir. Bu nedenle de bugünün ismi Black Friday’dir.


İşin aslı biraz farklı.


İşletme Kitabı’nın Herkes Bedava Alabileceği Ekstra Bir Şeyden Hoşlanır bölümünde pazarlama indirimleri şu şekilde anlatılıyor.


1895 yılında Amerika’da Postum Cereals mısır gevreğini desteklemek için “indirim kuponları” verilmesiyle pazarlama iletişiminde indirim yaygın olarak kullanılmaya başlanmış.


1912’ye gelindiğinde bugünkü cips satışlarında kullanılan “BOŞ YOK” tabiri ortaya çıkmış ve Cracker Jack patlamış mısırları kampanyalar düzenlemiş.


1961’e gelindiğinde ise Philadelpihia’da öyle büyük indirimler yapılmış ki, sanki Erzurum’a Züccaciye dükkanı açmışsınız.

Büyük indirimler nedeniyle trafikte araçlar yerlerinden kımıldayamamış. Yoğunluktan insanlar birbirini ezmiş ve bu kara günün adı Black Friday olarak anılmaya başlanmış. 2005’ten sonra ise dünya çapında indirim günleri tekrar popüler hale gelmiş.

Bu “Efsane” indirimler beraberinde kötü hizmete rağmen bizi alışveriş yapmak zorunda hissettirmeye başladı. Ekonomistlere sorduğunuzdaysa yapılması gereken reformlar ve bu reformlar yapılmadıkça moralini yüksek tutmamız gereken tavuklar ve hozorlardan bahsediyor. Gerçek indirimlere ulaşmanın yolunu Prof. Osman Altuğ ancak üretimle olacağını söylüyor. Ancak, sıcak koltuklarımızdan kalkmadan İndirim Alışverişim videoları izlemek ve tekmelenen kargo paketlerimize kavuşmayı beklemek çok daha cazip.

Bu karmaşanın içine gönüllü olarak atlamamızın nedeni ise basit. Çünkü almak istediğimiz ürün indirimli.


Rice Üniversitesi Pazarlama Profesörü Utpal Dholakia’nın araştırması gösteriyor ki; normalde 200 dolara mal olan bir ürün tüketicilere %50 indirimli 400 dolarlık bir şeyden çok daha az çekici görünüyor.


"İndirimlerden faydalanma ve diğer insanlardan daha uyguna alışveriş yapma dürtüsü alışveriş yapanların gerçek fiyatlarla bağını kopartmasına neden oluyor. Bağları kopan müşteriler diğerlerine göre çok daha fazla alışveriş yapıyor.” Aynı araştırma insanların %63’ü bir mağazaya girdiğinde ihtiyacı olmayan bir şey satın aldığını gösteriyor.


Her ne kadar kaydırmalı storylerden sıkıldım, yeter deseniz de Kastamonu Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırma gösteriyor ki Youtube izleyicilerinin %25’i YouTuber’ların önerdiği ürünleri satın alıyor.


Durum böyle olunca bizi bizden iyi tanıyan firmaların açık hedefi haline geliyoruz. Ancak, beni daha da endişelendiren şey Pandemi ile birlikte Nisan-Mayıs döneminde ilk defa 1.6 milyon kişinin kredi kullanmasıyla kişi başı ortalama 21 bin lira kredi borcu olan 32.8 milyon kişi.

Enron skandalı videosunda da anlattığım gibi şirketler müşterilerinden ve hatta bazı durumlarda devletlerden çok daha büyük kaynaklara sahip. Böylesi büyük yapıları sınırlandıracak yasal kısıtlamalar da olmadığına göre ne kadar borcunuz olursa olsun size ihtiyacınızdan çok daha fazla harcamanız için telkinlerde bulunulacaktır.


E-ticaret sitelerinde en sık kullanılan birkaç yöntem şu şekilde;


1) Süreli İndirimler & Stoklarla Sınırlı Ürünler

Finansal risk analizleri yatırımcıları risk arayan ve riskten kaçan şeklinde insanları ikiye ayırır. Bizim gibi belirsizliklerle dolu bir ülkede insanlar riskten kaçmaya biraz daha yatkın hale geliyor. Bu nedenle süreli indirimler ve sınırlı stoklar bizi bağlamdan koparacak önemli unsurlardan biri. Bu nedenle indirim varmış bir an önce başkası almadan ben almalıyım demeyin. Sakin olun, bu ürünün ederi nedir? Başka bir yerde daha uyguna var mı diye vakit ayırıp araştırmanızı yapın.


2) Kargo Bedava

“Kargoya vereceğim parayla başka bir şey alırım diyerek çok daha fazlasını aldığınız oldu mu?” Kargo bedavalarının limitleri tam da bunun için belirleniyor aslında. Aklınızdaki tutardan fazlasını harcayarak 15 lira fazla verecekken sepeti doldurmak için belki de 50 TL harcıyorsunuz.


3) İrade Bükücülük

Bu aslında çocukluğumda izlediğim Son Hava Bükücü: Avatar’dan esinlenerek uydurduğum bir kavram. Ne demek peki irade bükücülük? Aslına bakarsanız bunlara ticari pazarlamada planogram deniyor. Bir dönem ben de 90.000’in üzerinde dükkan verisini inceleyerek bir firma için proje çalışmalarına katılmıştım. Markalar için amaç raflarını belirli bir hedef doğru düzenlemedir planogram. En çok satan ürünleri her zaman bulabileceğiniz bir alana koyarlar, yeni ürünler için göz alıcı bir yer ayarlarlar ve bu düzenlemeyi sizin satın alım verilerinize göre mağazadan mağazaya farklılaştırırlar. Bu şekilde amaç satışları attırmaktır. Benzer uygulama marketler için de geçerli. Girişte sizi iyi hissettirecek sebze meyve reyonları vardır. Temel gıdalar ile meyve sebze arasına aburcuburlar yerleştirilir. Bu reyonlardan geçerken acaba mı dersiniz ama bir taraftan da yok yok dersiniz. Arkasından hijyen gibi yine alınması zorunlu olan ürünlerin yanına oyuncak, elektronik gibi araçlar yerleştirilir. Burada da iradenizi iyice büken marketler satın alma ihtimalinizi arttırır. Buraya da kar marjlarının yüksek olduğu ve normal zamanda görüp de geçeceğiniz ürünler yerleştirilir. Kasa çıkışına da uygun fiyatları daha duygusal alışverişe müsait sakız-şeker-çakmak gibi ürünler yerleştirilir. Mağazalarda da geçerli. Kadın-Erkek ürünleri satan mağazalarda genellikle ilk reyonlar alışveriş konusunda daha büyük ailede etkisi olan kadınlara yönelik yerleştirilir.


Tüm bu çalışmaların amacı bizi rasyonel alışverişten koparıp duygusal bir alışverişçiye çevirmek. Bu kadar büyük bütçelere karşı %100 rasyonel kalmak doğrusunu isterseniz pek mümkün değil. Ancak zararı en aza indirmek için sepetinize bir ürünü koymadan önce kendinize şu 3 sorunun cevabını verebilirsiniz;

  1. Neden almak istiyorum? Kendinize mantıklı bir açıklama yapabiliyor musunuz?

  2. Şuan kullanabileceğim benzer birşeyim var mı?

  3. Gerçekten ihtiyacım var mı ya da bu ihtiyacımı ne kadar karşılayacak?


Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim. Yeni videolar her Pazar sabah saat 9.30’da Barış Özcan videolarının hemen arkasından yayınlanmaya devam edecek. Tabii beraberinde blog yazılarımız da gelecek. Beni desteklemek için kanalıma abone olup, videolarıma yorum ve beğeni bırakabilirsiniz. Kanalıma abone olmak için buraya tıklayabilirsiniz.


Sevgili ŞİRKET! Tekrar görüşene dek, kendinize çok iyi bakın. Hoşça Kalın!

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page